5 Mayıs 2025 Pazartesi

Titrek bir ses

İnsan ne ister?


Kendimden yola çıkıyorum. Çoğu zaman en çok istediğim şey yemek yemek. Ama bu, varlığımla birlikte gelen bir istek değil. Evet, insanın yaşaması için yemesi gerekli; fakat bendeki yeme isteği tamamen bir başa çıkma mekanizması.

O yüzden insan olarak asıl isteğim, sanırım, anlaşılmak, duyulmak ve görülmek. Özellikle de anlaşılmamış, duyulmamış ve görülmemiş bir çocuğun yetişkin versiyonu olduğumdan, bu ihtiyaçlar benim için hiçbir zaman karşılanmayacakmış gibi hissettiren yaşamsal arzulara dönüşüyor.

Sanırım diğer insanlar da çok farklı değil. Zamanın kaydedilmesi, tarihin yazımı da tam olarak bu nedenlerle başlamış olabilir. İnsan, uçsuz bucaksız zamanın neresinde olduğunu bilmek istiyor. Bir kaygı bozukluğundan mustarip birinin, ağırlık yapan yorganına sarılması gibi, kendisini saran bir zaman kavramına ihtiyaç duyuyor ki yaşadığının farkına varsın.

Zamanın farkına varan ve onu kendi yöntemleriyle takip eden insan, aynı sebeple sesinin de duyulmasını istiyor. Sesi duyulsun ki yaşadığını bilsin. Zihnini ve yaşamını böylece somutlaştırabiliyor.

Hatta Eski Romalılar da aynı mantıkla ölümsüzlüğün ardında eserler bırakmak olduğunu düşünmüşler: Ad astra, sic itur

İster görsel sanatlar ister yazın olsun; kişinin kendisini ifade edebildiği, zihnini anlaşılmak üzere bir sunum şablonuna sığdırabildiği eserler, üreticisine bir tür ölümsüzlük sağlıyor.

Cicero’nun adını bilen birçok kişi vardır diye düşünüyorum. Çünkü o ve yazıya döktükleri hâlâ okunuyor, tartışılıyor.

Biz mesela çeviri yaparken, kaynak eserin yazarının ne zaman yaşadığı, hangi toplumdan çıktığı, hayatının hangi evresinde yazdığı, eğitimde hangi aşamalardan geçtiği gibi bilgileri edinmeye çalışıyoruz. Bu, yapılacak çevirinin kalitesini artırıyor. Çünkü yazarın zihnine bir kapı aralayabiliyoruz.

Çoğu kez ölmüş birinin zihnine hâlâ yaşıyormuş gibi davranabiliyoruz.

Ben ise en çok ölümden korkuyorum. Özellikle de anlaşılmadan, duyulmadan, görülmeden ölmekten.

Bu korkum, zaten çocukken sürekli suçlanan beni, daha fazla şey anlatmaya, kafamın içindekileri daha çok yazıya dökmeye itiyor.

Ama bir sorun var ki herkes her zaman müsait değil ve ne yazık ki herkes beni kafamın içindeki sesler kadar iyi anlamıyor.

Bu durum, sanki uzayın derinliklerinde biriyle sohbet etmeye çalışıyormuşum hissi veriyor. Anlattıklarım, ağzımdan çıkarken kayboluyormuş gibi.

İşte bunu yaşamamak için bir yerlere bir şeyler yazmaya ve bu yazdıklarımın birilerine ulaşmasına ihtiyacım var. Bu yüzden de buraya yazıyorum.

Çünkü verba volant, scripta manent.²



¹ Yıldızlara işte böyle gidilir.

² Söz uçar, yazı kalır.

Titrek bir ses

İnsan ne ister? Kendimden yola çıkıyorum. Çoğu zaman en çok istediğim şey yemek yemek. Ama bu, varlığımla birlikte gelen bir istek değil....